O cevher değildir, madde değildir. Âraz değildir. Hiçbir maddede bulunmaz. Hiçbir şeye benzemez. Hiçbir şey O'na benzemez. Şekli yoktur. Ölçülemez. Nasıl ve ne gibi diye sorulamaz. O deyince, kemmiyet ve keyfiyet olarak akla, hayale gelen her şey O değildir. Çünkü bunlar, yarattıklarının sıfatlarıdır. O, mahlûklar gibi değildir. Akla, vehme, hayale gelen her şeyi O yaratmaktadır. Küçüklük ve büyüklük ölçüleri O'nun için söylenemez. Çünkü bunlar da madde âleminin vasıflarıdır. O ise cisim, madde değildir. Hiçbir madde ile bağlantısı yoktur. Bir yerin üstiinde değildir. Bir yerde değildir. Kendisi yer kabul edici değildir. Âlemde olan her şey Arş'ın altındadır. Arş ise, O'nun kudreti ve kuvveti altındadır. O, Arş’ın üstündedir. Bu, cismin bir cisim üzerinde olması gibi değildir. Çünkü O, cisim değildir. Arş O'nu taşıyor, üzerinde tutuyor demek de değildir. Arş ve Arş'ı tutan meleklerin hepsi O'nun lûtfu ve kudreti ile duruyorlar. O ezelde, sonsuz öncelerde nasılsa, şimdi de hep öyledir. Arş'ı yaratmadan önce nasıl idi ise, ebedi sonsuz geleceklerde de hep öyledir. Çünkü tegayyur ve değişme, O'nun zâtı ve sıfatları hakkında söylenemez. Eğer sıfatta değişme olsa, noksanlık olur. Noksan olan da Allah olamaz. Bir sıfatı sonradan kâmil olsa, önceden noksan olmuş olurdu ve kemale muhtaç olurdu. Böylece yarattığına muhtaç olurdu. Muhtaç olan Allah olamaz. Hiçbir mahlûkuna benzemez ise de, bu dünyada O'nu bilmek ve Ahirette O'nu görmek olur. Bu dünyada nasıl olduğu anlaşılmadan bilindiği gibi, öbür dünyada da, nasıl olduğu anlaşılmadan görünecektir. Çünkü o görüş, bu dünya görüşüne benzemez (Göründüğü halde nasıllığı anlaşılamaz).